TBMM Zeytin ve Zeytinyağı Sorunlarını Araştırma Komisyonu tarih tartışmalarına da elini attı. Komisyon'a göre Nuh'un gemisi Ağrı'da değil yabani zeytin ağaçlarının halen olduğu Cudi ya da Gabar dağlarında!Meclis’te kurulan Zeytin ve Zeytinyağı Sorunlarını Araştırma Komisyonu raporunda Nuh’un gemisinin Cudi’de olabileceği belirtildi.Raporda "Beyaz güvercin Nuh’un gemisine zeytin dalı ile dönmüştür. Cudi ve Gabar dağlarında yabani zeytin ağaçlarının olması geminin Ağrı Dağı’na değil Cudi Dağı’na konduğu rivayetini güçlendirmektedir" denildi.NUH’un gemisinin Ağrı Dağı’nda mı yoksa Cudi Dağı’nda mı olduğu konusunda yıllardır tarihçileri ve araştırmacıları bölen tartışmaya TBMM Zeytin ve Zeytinyağı Sorunlarını Araştırma Komisyonu da katıldı. Meclis’te geçen yıl kurulan araştırma komisyonunun raporunda tarihi tartışma şöyle işlendi:Ağrı Dağı’nda değil"Beyaz bir güvercinin Nuh’un gemisine tufan sonrası canlılık belirtisi olarak, ağzında zeytin dalı ile dönmesi nedeniyle, zeytin yüzyıllardır barışın simgesi kabul edilir. Deniz seviyesinden bin metre yükseklikte zeytin ağacı bulunması, Cudi ve Gabar dağlarında bol miktarda yabani zeytin ağaçlarının olması, Nuh’un gemisinin Ağrı Dağı’na değil Cudi Dağı’na konduğu rivayetini oldukça güçlendirmektedir."Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz, "Raporu okuduğumda bu bana fantezi bir yaklaşım olarak gelmişti. Tarihi bilgi ve belgelerle uyuşmayan bir tespit. Sadece öyle değerlendirip geçtim, üzerinde durmadım. Yok sayabileceğim bir yaklaşım" dedi.Uğur: DoğruladılarKomisyonun başkanlığını yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Edip Uğur ise konuyla ilgili olarak şunları söyledi: "Ağrı’da zeytin ağacı yok. O zaman Cudi olabilir. Uzmanların görüşü de bunu destekliyordu. Bu, zeytinin anavatanının Güneydoğu bölgemiz olduğunu, oradan dünyaya yayıldığını gösterir."Nuh’un gemisinin yeri, geçen yasama döneminde de Meclis’te tartışma konusu olmuştu. Dönemin TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Yahya Akman, komisyona gelen başvurular üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın inceleme yapmasını isteyerek, "Kuran’da bile Cudi Dağı adres gösteriliyor" demişti. Akman’ın sözünü ettiği Hud Suresi’nin 44. ayeti şöyle: "Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu’ denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cudi’ye oturdu ve ’Zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun!’ denildi
Erkek: Bana isminizi bağışlar mısınız?
Kadın: Neden? Sizin yok mu?
Erkek: Size bir içki ısmarlayabilir miyim?
Kadın: Aslında içkinin parasını direkt alsam daha iyi olur.
Erkek: Ben bir fotoğrafçıyım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.
Kadın: Ben de estetik cerrahım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.
Erkek: Sanırım sizinle daha önce bir kez çıkmıştık ya da iki kez?
Kadın: Sadece bir kez çıkmış olabiliriz, çünkü aynı hatayı ikinci kez yapmam.
Erkek: Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsunuz!
Kadın: Sanırım doğarken sizin payınızı da ben almışım.
Erkek: Bu cumartesi benimle çıkar mısınız?
Kadın: Üzgünüm, bu cumartesi başım ağrıyacak.
Erkek: Birçok erkeğin başını döndürüyor olmalısınız.
Kadın: Siz de birçok kadının midesini bulandırıyor olmalısınız.
Erkek: Sizi çok mutlu edebilirim.
Kadın: Nasıl? Gidiyor musunuz?
Erkek: Size evlenme teklif etsem, ne cevap verirdiniz?
Kadın: Bir şey diyemezdim muhtemelen, çünkü gülerken konuşamam.
Erkek: Sizi sinemaya davet edebilir miyim?
Kadın: Ben o filmi gördüm.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Sizden saklanıyordum.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Hayatınızın geri kalanında da olacağım yerde, rüyalarınızda.
Erkek: Sizi daha önce bir yerde görmüş gibiyim...
Kadın: Evet, o yüzden artık oraya gitmiyorum.
Erkek: Bu koltuk boş mu?
Kadın: Evet, ama oturursanız bu boşalacak.
Erkek: Ne işle meşgulsünüz?
Kadın: Kadın taklidi yapıyorum.
Erkek: Sizi çıplak görebilseydim çok mutlu ölürdüm herhalde.
Kadın: Ben sizi çıplak görseydim gülmekten ölürdüm herhalde
1-Dizinin ilk bölümlerinde Meltem vejetaryenken,hatta eti bile gaz maskesiyle pişirebilirken,Atv`ye geçtiği dönemlerde bir yılbaşı akşamı hindi pişirip afiyetle yemiştir…

2-Dizinin tüm bölümleri boyunca Duygu`nun yatak takımı,çantası,posterleri vb. değişmişken Emre`nin çantası,yatak takımı,posterleri aynı kalmıştır.Hatta önlüğü bile zar zor değişmiştir.

3-Dizi TGRT`deyken banyo sağ koridordadır.Ama Atv`de banyo sol koridora taşınmıştır…

4-Dizi TGRT`deyken bir bölümde bir sürpriz için ev sahiplerinin birinden saklanılması gerekmektedir.Evin hizmetçisi Gül,sol koridora saklanmışken,ev sahipleri gelince sağ koridordan çıkmıştır.

5-Dizide her gün evde temizlik yapılmaktadır.Buna rağmen Meltem`in anne ve babası eve gelme hakkını kendilerinde görebilmektedir.

6-Dizide yemek masasında duran tabakların içindeki yemekler konuldukları gibi durduğu durumda,Meltem çocuklara “Yemeğiniz bittiyse doğru ders çalışmaya/doğru yatağa…”diyebilmektedir.
7-Masada ne yemek olursa olsun ketçap ve mayonez mutlaka bulunmaktadır.

8-Meltem,yemek bittiğinde sofradaki tabakları mutfağa taşır.Mutfağa girer girmez kapı çalar.Selami ve Gönül gelmiştir.Onlarla beş dakika otururlar bu arada o sürede hiç mutfağa gitmez.Ancak Gönül`le birlikte çay yapmaya gittiklerinde tabakların hiçbiri mutfakta değildir.Ayrıca mutfak tertemizdir.

9-Dizinin bir bölümünde eve Muhtaç adında bir köpek alınmıştır.Ancak diğer bölümlerde Muhtaç`tan haber alınamamıştır.

10-Meltem`in iş yerindeki patronu Meltem`in her gün psikologa gitmesine karşı hiçbir şey demeyecek kadar ve sinir sisteminde bu kadar bozukluk olan bir elemanı iş yerinden çıkarmayacak kadar sakin bir patron olmasına karşın,zam istendiğinde küplere binmektedir.

11-Çocuklar yemek masasına ellerini yıkamadan oturur.Ancak dişleri fırçalamak zorunludur.

12-Meltem ne zaman “Bugün çocuklar erken gelecek…” dese ve o sırada saat kaç olursa olsun çocuklar Meltem`in bu sözü üzerine anında eve gelirler…

13-Evin bütün ışıkları açıktır.

14-Çocuklar biri erkek biri kız olmalarına karşın aynı odada aynı anda giyinip soyunabilmektedir.

15-Duygu yaşına karşın evlenmeye kalkışabilecek kadar salaktır.

16-Emre gece yarısı yüksek sesle müzik çalışması yapılmayacağını bilmeyecek kadar salaktır.

17-Dizide çocukların kaçıncı sınıfta oldukları ve kaç yaşında oldukları bilinememektedir.

18-Emre`ye cep telefonu alınmamasının nedeni 16 yaşında olmamasına karşın,ablası Duygu 12-13 yaşlarında görünse de cep telefonu sahibidir.

19-Haluk`la Meltem`in kendine ait arabaları vardır.Yüksek maaşlı bir iş yerinde çalışırlar.Ancak çocukları için ikinci bir odaları yoktur.

20-Dizide Meltem`in kendine ait bir arabası olduğu durumda hatta Haluk`un aldığı yeni bir arabası olmasına karşın yine de işe Haluk`un arabasıyla gitmektedir.

21-Dizide Haluk ve Meltem`in iş yerinde ne olarak çalıştığı belli değildir.

22-Selami olmadığında bütün işler Haluk`a kalır.Çünkü koskoca bir inşat holdinginde Haluk`tan başka aynı işi yapabilecek kimse yoktur.

23-Gönül olmadığında bütün işler Meltem`e kalır.Çünkü koskoca şirkette Meltem`den başka o işi yapacak insan yoktur.

24-Meltem`in çalıştığı şirkette patron toplantıları Meltem ve Gönül`ün odasında sadece Meltem,Gönül ve Engin`le yapar.Çünkü koskoca şirketin ayrı bir toplantı odası yoktur ve toplantı yapılabilecek üç kişi vardır.

25-Haluk`un çalıştığı iş yerinde toplantılar müdürün odasında sadece İsmail bey,Haluk ile Selami ve Yasemin`le yapılır.Çünkü koskoca holdingin toplantı odası yoktur ve toplantı yapılabilecek sadece 4 kişi vardır.

26-Haluk`un patronu Mary`nin sekreteri vardır ama Meltem`in patronu Selçuk`un sekreteri yoktur.

27-Yasemin bir sekreter olduğu hâlde hiçbir telefona bakmamaktadır.Hatta şirkette telefon çalmamaktadır.

28-Haluk`un iş yerinde Lap-Top`lar daha açılma düğmesine basılmadan kapağı açılır açılmaz çalışır.

29-Mary hanım bir sapık olan İsmail Bey`i genel müdür,at yarışı sevdalısı Hüseyin`i de çaycı yapmaya devam etmektedir.

30-Çocuklar her akşam yarınki sınava çalışır.Çünkü her gün sınav olurlar.

31-Haluk ve Meltem`in evindeki telefon asla çalmaz ve kullanılmaz.

32-Mutfak,kapısı durana kadar içeri ve dışarı doğru açılıp kapandığı hâlde ses geçirmeyecek kadar güvenli olduğu için bütün tartışmalar orada yapılır.

33-Çocuklar asla televizyon seyretmez.

34-Emine`nin geldiği ilk bölümlerde Emine`nin iki kızı varken,ilerleyen dönemlerde o iki kızdan haber alınamamıştır.

35-Haluk ve Selami`nin iş çantaları asla açılmaz.Sadece elde gezinir.

36-Dizinin bir bölümünde Duygu ile Emre hafta sonları sırayla basketbol ve gitar kursuna gitmektedir.Ancak ilerleyen dönemlerde böyle bir şey yoktur.
http://www.yahudimallari.com/

Arkadaşlar lütfen bu siteye girin bakın sizi teyit ederimki virüs değil sadece İsraillilerin bize satıp her bir yavruya kurşun attırdıklkarı ürünler lütfen arkadaşlar bu çağırıya sessiz kalmayalım uyanalım artık uyanalımda orda ölen insanlar için 2 haftadır orda o insanları katlediyolar ve biz buna seyirci kalıyoruz orda ölen o bebeğin ne günahı vardı orda ölen bi ailenin ne günahı vardı insanlar acı çekiyor ve biz hala bekliyoruz sadece o haberleri izliyoruz o ağıtları dinliyoruz bu yaptıklarına vahşet denir onların yaptığnı hayvanlar yapmaz lütfen arkadaşlar uyanalım artık!Ordakilerin attığı o sessiz çığlıklara karşı duyarsız kalmayalım.Lütfen!
İngiltere’deki Reading Üniversitesi’nde, “Gordon” adı verilen robotun beyninin fareden alınan sinir hücrelerinden meydana getirildiği, önce solüsyona koyulan sinir hücrelerinin, daha sonra 60 kadar elektrottan oluşan bir “düzeneğe” yerleştirildiği belirtildi.
24 saat sonra bağlantıların meydana geldiğini ve normal beyin gibi bir “ağın” oluştuğunu belirten araştırmacılar, bunun sonucunda beynin robotu denetleyebildiğini söylediler.


Amaçlarının “bilgisayar beynine” göre biyolojik beyinde anıların nasıl arşivlendiğini anlamak olduğunu belirten ekibin başındaki Warwick, tekrarlatarak robota bazı şeylerin öğretilebildiğini, şimdi amaçlarının robota bazı davranışları öğretmek olduğunu ifade etti.
HAFIZASI VAR
Uzayın derinliklerinde yuva arayan genç bir robotun öyküsünün anlatıldığı Wall.E filminin başkahramanı Wall.E’ye benzeyen “Gordon”ın, duvara çarptığında beyninin bir uyarı aldığı ve robotun edindiği alışkanlıkla “engeli aşabildiği” kaydedildi.
Çalışmaları Alzheimer, Parkinson gibi sinir hastalıklarının tedavisine, anıların nasıl depolandığına ve bu anıların nasıl güçlendirilebileceğine de ışık tutan ekibin başındaki Warwick, “Gordon’un beyni, insan beyninde ne olup bittiğinin basitleştirilmiş hali. Ancak Gordon’un beynine bakabiliyor, onu denetleyebiliyoruz” dedi.
HENÜZ PRİMİTİF DÜZEYDE
Warwick, ayrıca şu an Gordon’un beyninde 50 bin ile 100 bin sinir hücresinin aktif olduğunu tahmin ettiklerini, farede bu sayının yaklaşık bir milyon, insandaysa yaklaşık 100 milyar olduğunu ifade etti.
Dünyada bu gibi biyolojik beyinler üzerinde çalışan 4-5 ekibin olduğunu söyleyen Warwick, ancak daha önce deneyim ve alışkanlıkla öğrenme konusunda çalışan bir gruba rastlamadığını da vurguladı.
“Gordon” için insan sinir hücrelerinin kullanılması konusundaysa Warwick, “engellerin bulunduğunu, bunun teknikten çok etik bir sorun olduğunu söyledi
Londra’da belediye otobüslerine ilk kez ilk kez Ateizm, yani Tanrıtanımazlık propagandası yapılan bir ilan verildi. Dini gruplar kampanyayı ’olumlu’ buluyor. Dünyanın birçok kentinde olduğu gibi İngiltere’nin başkenti Londra’da da belediye otobüsleri yıllardır reklam alıyor. Ancak dün belediye otobüslerine ilk kez Ateizm propagandası yapılan reklam verildi.Dini gruplar, "Muhtemelen Tanrı Yok" diyen ilanlara tepki göstermediler, aksine bu tür tartışmaların yararlı olduğunu söylediler. BBC’de yer alan habere göre Londra’daki 200 belediye otobüsüne verilen ilanlarda "Muhtemelen Tanrı yok. Üzülmeyi bırakın ve hayatın tadını çıkarmaya bakın" deniyor.

Kampanyanın fikir babası, İngiliz komedi yazarı Ariene Sherine. Sherine daha önce yine otobüslere verilen dini ilanlardaki internet sitelerine girmiş.Sherine, "İnternet sitelerine girdiğimizde Hıristiyan olmayanların cehennemde yanacaklarından, sonsuza kadar acı çekeceklerinden bahseden yazılar gördüm. Sonra kendi kendime dedim ki ’Bu çalışan insanların içini açacak bir mesaj değil... Biz de bunun tamamen tersini söyleyen ama olumlu olan bir karşı-ilan verelim...’ diyor.

Ariene Sherine Londra’da belediye otobüslerine ilan verebilmek için gerekli olan 5 bin 500 sterlini bulabilmek amacıyla internette bir bağış kampanyası başlatmış. Bugün toplanan paranın miktarı 130 bin sterlini aşmış.

Şimdi bu parayla başka şehirlerdeki belediye otobüslerine de ilanlar verilmesi planlanıyor.

Organizatörlerin kendileri bunun bir ateist kampanya olduğunu söylüyorlar.

Ama aralarında Metodist Kilisesi’nin de bulunduğu Hıristiyan gruplar, ilandaki "muhtemelen" ibaresinin tartışmaya açık kapı bıraktığını, bunun da olumlu bir şey olduğunu belirtiyorlar.
Malezya Ulusal Fetva Konseyi, Hinduizm esasları içerdiği ve Müslümanları yozlaştırdığı gerekçesiyle yoga yapmayı yasakladı. Konsey, daha önce de kızların erkek gibi giyinmelerine, erkek gibi hareket etmelerine yasak getirmişti.
27 milyon nüfusun yüzde 60’ını Müslümanların oluşturduğu Malezya’da, “yasa veya şeriat kanunu” olarak kabul edilmese de konseyin fetvalarına uygun yaşanıyor.
Malezya Ulusal Fetva Konseyi Başkanı Abdülşükür Hüseyin, gazetecilere yaptığı açıklamada, yoganın sadece fiziksel bir egzersiz olmadığını, Hinduizme ait tinsel temalar taşıdığını söyledi. Hüseyin, Müslümanların yoga yapmamalarını istedi. Hindistan kaynaklı yoganın fiziksel egzersizlerden oluştuğunu, iç huzuru sağlamayı ve en sonunda Allahla bir olmayı amaçladığını ifade eden Hüseyin, “Bu uygun değildir. Müslümanların inancını yok edebilir” diye konuştu.

böyle bir rezilligi cahilligi başka bıyerde gören varmı
Pek çok kişi modern bilimin babasını tartışmasız Isaac Newton kabul eder. Ancak bu görüşe itirazlar var, hem de Newton’un anavatanı İngiltere’den…
BBC’nin internet sayfasında yayımlanan bir makalede ünlü İngiliz fizikçi İsaac Newton’dan yüzyıllar önce Iraklı Hasan İbn el Haytham’ın “ilk gerçek bilim adamı” olarak tarih sahnesine çıktığı dile getirildi.
Abū Alī al-Ḥasan ibn al-Ḥasan ibn al-Haytham
İngiltere’nin Surrey Üniversitesi’nden fizikçi Prof. Jim el Halili, BBC’nin internet sitesinde yayınlanan makalesinde, Newton’dan yedi yüz yıl önce yaşayan, Irak doğumlu Hasan İbn-i Haysem’in, ilk gerçek bilim adamı olduğunu ve Newton’ın özellikle optik alanındaki buluşlarının Haysem’in çalışmaları üzerinden yükseldiğini yazdı.
Prof. Halili, makalesinde şunları yazıyor;
AVRUPA’NIN KARANLIK İSLAM DÜNYASININ ALTIN ÇAĞI
“Bilim tarihindeki popüler açıklamalar tipik olarak Antik Yunanlılar ile Avrupa Rönesansı arasındaki dönemde hiçbir büyük bilimsel gelişme olmadığını öne sürer. Ancak Batı Avrupa’nın karanlık çağlarda yaşadığı gerileme, dünyanın kalanının da durguluk yaşadığı anlamına gelmez. Gerçekte, 9. ve 13. yüzyıl arasındaki dönem İslam bilimini altın çağı olarak nitelendirilebilir.
Bu dönemde matematik, astronomi, tıp, kimya ve felsefede büyük ilerlemeler yaşandı. Bu dönemdeki pek çok dehanın yanında İbn-i Haysem öne çıkmaktadır.
İLK BİLİM ADAMI
İbn-i Haysem, modern bilimsel metodun babası unvanını hak ediyor. Genel tanımıyla, modern bilimsel metodu, deney ve gözleme dayalı bilgilerin kullanılması ve formüller ve testlerle ortaya konulan hipotezlerin takip edilerek bilinmeyen açıklanması, yeni bilgilerin ortaya konması ya da varolanların düzeltilmesi olarak tanımlayabiliriz. Bilim bugün bu şekilde yapılıyor ve bilimsel gelişmelerin temelinde de bu yöntem yatıyor.
Genellikle bilimsel metodun, 17. yüzyılda Francis Bacon ve Rene Descartes’e kadar ortaya konmadığı iddia edilir. Ancak benim, bu konuda İbn-i Haysem’in ilk olduğuna hiçbir kuşkum yok. Deneysel bilgi ve sorgulanabilir sonuçlar söz konusu olduğunda Haysem genellikle ‘ilk gerçek bilim adamı’ sayılmaktadır.
GÖRME OLAYINI AÇIKLADI
İbn-i Haysem’in optik üzerine yaptığı çalışmalar yüzyıllar sonra Avrupa’da da yayınlandı.
İbn-i Haysem, cisimleri nasıl gördüğümüze ilişkin soruya ilk doğru açıklamayı getirmiştir. Örneğin İbn-i Haysem, Platon, Öklit ve Ptolemy gibi düşünürlerin inandıkları yayılma teorisinin (bu teoriye göre gözümüzden çıkan ışınların, bakılan cismi aydınlatması ile görüyoruz) deneysel verilerle yanlış olduğunu kanıtladı.
Ayrıca, daha önce hiç kimsenin yapmadığı biçimde iddialarını kanıtlamak için matematiği kullandı. Bu nedenle de onu ilk teorik fizikçi olarak nitelendirebiliriz.
Belki de buluşları arasında en çok tanınanı ‘iğne deliği kamerası’dır, bu nedenle de onun yansıma kanunlarını keşfettiğine inanılmaktadır. Ayrıca ışığın yayılmasında, renk bileşenlerine ayrılması üzerine ilk deneyleri yapmış, gölgeler, gökkuşakları ve güneş tutulması üzerine çalışmış ve güneş ışınlarının kırılması üzerinden atmosfer yüksekliğinin yaklaşık 100 km. olduğunu hesaplamıştır.
(NTV, 1-2009)